peki ya?

29 Nisan 2009 Çarşamba

tanrıya kaybedilen iddia

gökyüzünden ihanet yağıyor! hiçbir renk bu kadar keskin olmadı daha önce. ne kırmızının tutkusu kalmış etrafta, ne mavinin hevesi, ne yeşilin bereketi… etrafta sadakatsizliğin yapışkan kokusu, güzel olan ne varsa birer birer yıkıp geçiyor. güzel günler olmayacak artık, umut olmayacak, şarkılar çalmayacak. şimdi yıkım zamanı; her şey bir bir devriliyor.

şair susmuş, sevdasını anlatmıyor! buğulu bir sis var bu akşam atilla ilhan’ın gözlerinde. şarabın gazabından korkulmuyor, şarap derman olmuyor. ruha çakılmış bir çivi darbeleriyle bütünü deliyor. bütünden sızan keder isiyle özü dağıtıyor. hiçbir çığlık duyulmuyor, ses çıkmıyor, kimse bu gidişata bir dur demiyor. durmadan bir kız ölüyor; ölmek bile ölmek gibi gelmiyor.

cümleler uçuşuyor havada cümleler! hiçbir ünlem bu derde ortak olmuyor. hiçbir kelimenin kifayeti kalmamış efkardan hallice. bir anda zaman tümden donuyor. belli ki kızın adımlarında bir güç kalmamış. belli ki o anda bir dünya tepeden tırnağa yıkılıyor. kimse bu gidişata “yeter” demiyor. ah neden kimseler bilmiyor, neden kimse görmüyor? demin şuracıktaydı; şimdi ölüyor!

hariçten bir gölgenin sesi geliyor! işığına hasret kalmış, uzaklarda bitap düşmüş, saçlarından kanlar akmış.. bir kere olsun gözünü kırpmıyor. ihanet edemiyor çoktan yitirdiklerine. elindeki yıldızları teker teker kaparo verirken geçmişte soluğuna iliştirdiklerine, geleceğe dair karanlıktan da olsa bir kırıntı arıyor. evet, tahmin edildiği gibi kimseler yetişmiyor. uzaklardan gelen kahkahalar kızın göğsünü yarıyor, içinden irinler akıyor. yetişin hadi! gitti gidiyor!

bir adam vardı yine kız gibi uzaklarda, yine her şeyden uzaklarda. kız demişti ki adama, yeter bu kadar yazdığın, birazcık da benim gibi yaşa..

yaşadı da ne oldu?

denizler ağladı,
kız ağladı,
ruhu ağladı,
yine de gidemedi…

kaldı kendine biçilmiş ölümsüz efkarın ortasında!

16.12.2007 – 22.02

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder